7 Eylül 2010 Salı

Zaman Makinesi Teorisi

öncelikle zaman makinesiyle, zamanın sürekli ileri akan bir boyut olduğu gerçekliğinden mütevellit geçmişe gidilemeyeceğini bilmek gerekir. ama bu geçmişi ayağımıza getiremeyeceğimiz anlamında algılanmamalı zira ışık dünya'ya 8 dakika da varıyor. bu da demek oluyor ki aslında güneş dünya'ya göre 8 dakika önce dünya üzerinde doğmuş oluyor. biraz karışık gibi görünse de zaman makinesi yapmadan geçmişi görmek mümkün yani. bunun için gökyüzüne bakmak yeterli. normalde gökyüzüne bakıldığında görülen o yıldızların kimileri çok uzakta bir kaç ışık yılı kadar... onlar şu anda parlıyor görünse de bu onların geçmişleri tam şu an bizim onları göremediğimiz (onların ışıklarının henüz bize ulaşmadığı) kısımda patlayıp sönmediklerini kim bilebilir?

bu konuda bir çok fizikçinin de çalışması yok değil ama dış çevrelerde çok fazla bilim kurgu olarak algılanıyor. halbuki en iyi bilim kurgulanmış olan değil mi zaten? neyse... ortak bir kanıya göre, ''karadelik - solucan deliği - akdelik'' üçlüsünden zamanda farklı bir kısma gitmeye olanak sağlanabilir. ancak bunun için solucan deliğini geçiş esnasında dışarıdan çekim gücüyle açık tutacak yeterli seviyede bir karanlık enerji gerekli.

ama bunlar sadece geçit görev görebilir. asıl makinede bitiyor olay. işte bu yüzdende zamanda yolculuk için en önemli olgu, ışık hızını geçebilecek bir şeyler keşfetmek. mesela takyonlar bu iş için biçilmiş kaftan olabilir. bu tip bir maddeyi yapabilirse bilimadamları; kesinlikle zaman makinesinin yapımındaki en önemli kısmı aşmış olurlar.

bulunmayacak ve yapılmayacak bir şey değil. belkide yapıldı ama bizden gizleniyor olabilir. dünya'da o kadar gizli kapaklı işler dönüyor ki. 2. dünya savaşı sırasında bile atom bombasını keşfedebilen bilim adamları varsa bu da çok uçuk bir buluş olmayacaktır.

şüphesiz ki; şu anda kullanılan ve icat edilen bir çok şey, daha önceki insanlar tarafından hayaldi. evrenin daha keşfedilmesi gereken bir çok sırrı var. biraz düşünce, biraz fikir, biraz teori, biraz çözüm... hala bilim bazı şeyler için  çok geri ama neyseki çok hızlı ilerliyor. yüz yıl içerisinde belki de zaman makinesinin keşfi gerçekleşmiş olabilir.

Dünya Milliyetçiliği

evet efendim, dünya milliyetçisi olabilmek için önce dünya'nın nasıl bir yer olması gerektiğini bilmemiz gerek, o zaman şöyle bir düşünce seli, hafif bilim kurgu ve futurist yaklaşımlarla olaya derinlemesine girelim.

öyle bir dünya düşünün ki ne savaş var ne karşı bir görüş, herkes eşit, tek ortak bir dil var, ne ırkçılık, ne din sorun ediliyor herkes istediğini yaşamakta özgür, tabiki özgürlüğün sınırları içerisinde...

her insanın eşit bir refah durumu var, herkes düzenli olarak çalışıyor ve hayatlarını iyi bir şekilde yaşıyor; tatil için bir hafta dubai'de, bir hafta maldivler'de, bir hafta miami'de orada burada... dünya'nın her yerine gidebiliyorlar ne vize, ne pasaport sorun ediliyor; çünkü her yer zaten yaşadığı ülkenin sınırları içerisinde çünkü ayak bastığı her yer ülkesi...

insanların her yerde istediği gibi yaşaması sonucu insanlar bir yere bağlı kalmak yerine dünya'nın neresinde istiyorsa orasında yaşamaya başlıyorlar ve belli kentlerde kalabalık azalıyor, tokyo, new york, londra, paris, istanbul'un nüfusu düşerek daha yaşanılacak yerler haline geliyor. dünya'nın her yerine dağılan insanlarla birlikte tüm şehirler de gelişmeye başlıyor. insanlar; hem sakin hem de güzel bir hayat yaşıyor insanlar, yaşama süresi ve kalitesi uzuyor.

insanların açlık kaygısı olmaması, herkesin istediği işi yapmasına olanak sağlıyor, sanatçılar, sporcular, vs. çoğalıyor; dünya güzelleşmeye başlıyor, eğitim seviyesi artıyor, çevre planlamalarının iyi yapılması ile dünya'nın yaşanabilirliği arttırılıyor, yeşilden maviden ve düzenli yapılardan oluşmuş kentler oluşuyor.

çevreye zarar vermek yerine ondan maksimum verimde faydalanılıyor ve enerji kaynağı olarak hep yenilenebilir enerji kullanılıyor.

herkesin birbirine karşı anlayışlı olması ve tartışmaların doğru bilgiyi getirmesi sonucu düşüncelerini özgürce söyleyen insanların sayısıyla beraber felsefeciler çoğalıyor, bu sayede bilimde de aşırı bir derecede ileri gidip evrenin tüm sırlarını tek tek çözmeye başlıyorlar; bilim askeriye için değil, daha da rahat bir gelecek ve insanlara yararlı olacak materyaller üretmek için kullanılıyor; yapay zeka robotlar geliştiriliyor, dünya'nın her yerinde kablosuz elektrik oluyor... vs.

bilimde gelişen insanoğlu önce dünya içi iletişimi hızlandırıyor, ay'a yapmak istedikleri asansörü tamamlıyorlar ve ardından da ışık hızına çok yakın araçlar üretmeye başlıyorlar. bu araçlarla beraber yolculuğa çıkıp keşifler yapan bilim adamları ve astronotlar, yaşayabilecekleri yeni gezegenler keşfediyorlar, bir kaç yıla kalmadan insanlar oralara da yerleşmeye başlıyorlar ve dünya ülkesi daha da büyüyor sınırlarını aşıyor.

her şey yolunda olunca, uzayı daha da tanımaya başlayan insanoğlu, yıllardır aradığı merak ettiği, başka canlılar buluyorlar, kimileri dünya'dan daha az gelişmiş, kimileri de daha çok gelişmiş, bir sürü değişik yaşam formu buluyorlar. onlara klişeleşmiş dünya'lı söylemiyle ''merhaba uzaylı biz dostuz diyorlar.'' ve yeni bağlar oluşmaya başlıyor, ticari ve sosyal olarak dünya daha da gelişiyor, büyüyor, yükseliyor.

dünyanın bu kadar fazla gelişmesi ve uzayda kendini hissettirmeye başlaması, bazı yaşam formlarının sinirlerini bozmaya başlıyor ve beklenmedik saldırılarla dünyanın yükselişini durdurmaya, onu geriletmeye çalışıyorlar, binlerce insan ölüyor.

tam bu anda da milyonlarca dünyalı bu beklenmedik misafire karşı kendini korumak ve direnmek için seferberlik eşliğinde seve seve asker oluyor, çünkü hepsinin keyfi yerinde ve gelecek için çocuklara bırakacakları bu ülkeyi kaybetmek istemiyorlar. ardından dünya ile diğer gelişmiş yaşam formu arasında `star wars`'u aratmayacak uzay savaşlarına sahne oluyor... vs.

milliyetçilik, komunizm ve aslında bir çok ideolojiyi içinde barından; dünya milliyetçiliği tüm dünyanın ortak görüşü haline geliyor...

böyle bir dünya olsa kim dünya milliyetçisi olmazdı ki?.. mesele ideoloji'de değil yeğen, herkesin birlik ve beraberlik içerisinde barış içerisinde yaşayabilmesi. bak nasıl da gelişiliyor istenince...

Gelecekteki Dünya Teorisi

teori biraz daha bilimsel ve teknolojik açıdan olacaktır.

insanlar yüzyıllardır gelişiyor, hem bedenen, hem fiziki olarak, hem de beyinsel olarak. sürekli araştırma ve herşeyi sorgulama dürtüsü küçüklükten gelen bir merakları çünkü. bu meraklarını büyüdükçe çoğu insan kaybetse de kaybetmeyenler de oluyor ve onlar insan hayatını değiştiren ilklere imza attılar ve atmaya devam ediyorlar bilerek ya da bilmeyerek olsalar da...

ilk olarak geçmişi biraz hatırlarsak; insanlar kimi icatları şans eseri, kimi icatları da işlerine yaradıkları için bulmuşlar. ateş, tekerlek, demirin eritilmesi derken, insanların yaşam tarzları değişmeye başlamış ve iklimsel değişiklerle de beraber istekleri değişmiş, tarımsal hayata geçiş falan filan derken yeni icatlar bulmaya başlamışlar...

yaşam kaliteleri iyileşmeye başladıkça meraklı insanlar etraflarında olup bitenleri gözlemeye başlamış ve anlam çıkarmaya başlamışlar. felsefecilerin başlattığı akımla yavaş yavaş gerçeğe dönen düşünceler insanları daha da ileri götürmüş ve bir çok buluşa imza atılmış; suyun kaldırma kuvveti, yer çekimi kanunu, teleskop, dünya'nın döndüğü gerçeği, eylemsizlik,... derken bilim gelişmesini sürdürmüş 1700'lerden sonra aşırı şekilde bir hızlı gelişmeye başlamış; mikroskop, ampul, araba, atomun bulunması,... gibi giderken kendini aştı ve bilgisayar, telefon, radyo, televizyon, atom bombası, elektron mikroskobu, kamera, internet, uçak, helikopter, uzay araçları, uydu, robot teknolojisi, wireless,... gibi bir çok yeni teknolojik gelişme oldu. yepyeni bilim dalları ve akımlar ortaya çıktı; nanoteknoloji, moleküler biyoloji, genetik mühendisliği, robot teknolojisi, kuantum fiziği, astrofizik, uzay mühendisliği, moleküler biyoloji vs...

peki henüz bir kaç yılda hele ki internetin icadı ile süper bir hızla gelişmeye devam eden bilim ve teknoloji nereye kadar gidebilir hepimiz bunu merak ederiz. tabi ki geleceği görme gibi bir şansımız yok ancak, insan ömrünü uzatmak ve yaralarını daha hızlı iyileştirmek amacıyla moleküler ve nanoteknolojinin daha çok gelişmesiyle yeni çözümler bulunabilir. e-kağıtlar geliştirilerek ağaç kesmek önlenebilir, robot teknolojisi iyice gelişir ve iş gücünü azaltacağı için insanlara daha çok zaman kalır ve insanlar daha rahat olur. rahat olmaları bilimin daha da hızlı ilerlemesine sebep olur. aşırı çoğalan insan ırkı dünya'da yaşanacak yer kalmamasından mütevellit uzayda yaşabilecek yeni gezegenler bulur ve yerleşir, ışık hızına çok yakın hızda gidebilen araçlar icat edilebilir. bu sıralarda m kuramı - her şeyin teorisi - ispat edilirse fizik yeni baştan yazılır ve daha kompleks ve çok farklı teknolojiler gelişir, insanlar kimliklerini beyinlerine takılacak bir çipte taşıyabilir, çözümü olmayan hastalıklara çözüm bulunur, insanların beyinleri daha da gelişir ve mikro çipler eşliğinde telekinezi, telepati vs. gibi güçleri güçlendirilerek yeni yaşam tarzları oluşabilir, kablolar tarihe karışır, ampuller kablosuz olarak aydınlanabilir (nikola tesla'nın geçmiş zamanlarda bulduğu varsayıldığı gibi), küresel ısınmadan korunmak amacıyla doğal afetlere daha rahat karşılık verilebilmek adına değişik bina yapıları ve araçlar geliştirilebilir, bilgisayarlar neredeyse bir cep telefonu boyutuna getirilebilir, sadece bir gözlük takılarak bir çok işlem yapılabilir, hologramik bilgisayarlar, cep telefonları gibi şeyler üretilebilir, oyun konsolları nintendo wii'nin daha da geliştirilmesiyle tarihe karışabilir. internet muhteşem bir hıza ulaşır ve saniyede 1 gigabayt veri indirebilen bilgisayarlar hemen herkesin sahip olduğu bir teknoloji olur. görünmezlik pelerini tamamlanır, minority report filmindeki gibi insanların suç işlemeden önce, onların suç işleyeceğini algılayabilen bir sistem oluşturulabilir, ay'a asansör yapılabilir,... ve daha da uçlara gidilerek belki bir zaman makinesi bile icat edilebilir.

velhasılıkelam, bilimin bir sınırı yok ve insanoğlu yüzyıllardır gelişimini son yıllarda çok hızlı yaşıyor ve de durmadan üretiyor. daha bir çok yeni teknolojik ve bilimsel olaylara gebeyiz. bakalım daha ne kadar hayal gününün sınırları zorlanabilir.

unutmadan; bu tip şeylere bilim kurgu deyip geçmemek lazım, zira en iyi bilim kurgulanmış olan değil midir zaten?..

yıl 2154, pandora'dan sevgilerle.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Lagrange Noktaları


uzayda en az iki cismin - gezegen veya yıldızın - çekim güçlerinin birbirlerine eşit kaldığı alanlara verilen ad. yani bu alanlarda bulunacak herhangi bir cisim yerinde sabit olarak kalacak veya yörüngeye girip gezegenin istediği şekilde hareket edecek.

joseph louis lagrange'in keşfettiği ve bilim dünyasına kazandırdığı bu noktalar 5 tanedir. kısaca; L1, L2, L3, L4 ve L5 olarak tanımlanırlar.

L1: iki gezegen arasında bulunan bir noktadır ve her iki gezegenin kütle çekim gücü aynıdır.

L2: iki gezegenden ufak olanının arka tarafındadır. bu noktada da her iki gezegenin çekim gücü aynıdır.

 L3: iki gezegenden büyük olanının arka tarafındadır. bu noktaya konulacak bir uydu veya herhangi bir şey ufak gezegenin aynı yörunge hızına sahip olur.

L4 ve L5: küçük ve büyük uzay cisimlerinin eşit uzaklıkta olduğu, yörünge etrafında dönme etkisini de büyük gezegenin oluşturduğu noktadır. ayrıca bu noktalardan herhangi birisi - büyük ve küçük cisimler - eşkenar üçgen oluşturur.

L1, L2 ve L3 noktalarında olan cisimlerin yörüngesine kararlı değilken; L4 ve L5 noktaları kararlı yörüngeye sahiptir. güneş sisteminde güneş etrafında dönen hemen hemen bütün gezegenlerin l4 ve l5 noktalarında hapsolmuş toz bulutları, asteroidleri vb gök cisimleri vardır.

bir zamanalar, bu noktalar bilim kurgu yazarı erich von daniken tarafından uzaya asansör kurmak için veya uzaya inşa edilecek olası geçiş üsleri için en güzel yerler olarak belirtilmişti. lakin günümüzde uzay üsleri kurmak için eski zamanlarda düşünüldüğü gibi çabalanmadığı için rafa kalkmış gibi duruyor... amma ve lakin yine de gelecekte çok işte yarayacak noktalar olacaklardır. kimbilir dünya'da yer kalmayacak kadar nüfus çoğaldığı zaman buralara belki de uzay kentleri bile inşa edebilirler, bekleyelim ve görelim...